HURAFE
- ibrahim Çelik
- 3 gün önce
- 2 dakikada okunur

Tüm belaların anası olan cehaletin sosyal bir belirişi olan hurafe, dinde yozlaşmanın besleyici zeminini oluşturan sinsi ve zehirli bir musibettir.
Halk kitlelerini perişan eden bulaşıcı bir hastalık olmasına rağmen asırlardır hiç kimse onu etkisiz kılma başarısını gösterememiştir.
Ocakları batıran ama yine de peşinden gidilen rezil bir yosmaya benzer hurafe... Yıkıcı ama cazibeli, zehirleyici ama tatlı...
Hurafenin ana ocağı Yahudilik'tir. Onu Hristiyanlık ve izler. Ehlikitap geleneği, bir anlamda hurafeler geleneği gibidir. Bu gelenek nazardan, muskacılığa, falcılıktan cinciliğe, melek kanadı saymaktan şeytan çıkarmaya... kadar, akla gelebilecek tüm hurafe çeşitleriyle doludur.
Ehlikitap hurafeciliğini (buna genel adıyla İsrailiyat denir) özellikle Yahudilik yoluyla bünyesine aktaran Müslüman kültür daha sonra buna Hristiyan, Sasani, Hint, Eski Yunan ve nihayet Türk-Şaman kabullerini de ekleyerek iyice hurafe okyanusuna dönüşmüştür.
Şamanizm gibi yarı pagan, yarı mistik bir dinin oluşturduğu kollektif bir şuuraltına sahip bulunan Türk insanı İslam'ı kabul ettiğinde, bu sayılan hurafelerin ilk dördünü girdiği yeni dinle birlikte sineye çekmekle kalmadı, ona kendi Şaman kaynaklı hurafelerini de ufak kılık değiştirmelerle ekledi. Ve bir zaman geldi ki, Türk insanı için din hayatı bir tür hurafeleler hayatı oluverdi.
İsrailiyat tahribi, hurafe tahribinin omurgasını oluşturmaktadır. Çünkü bu tahrip, uydurma hadisler yoluyla kendisine bizzat İslam Peygamber'ini araç yapmıştır. Denebilir ki hadis adı altında İslam diye sahnelenen kabullerin büyük bir kısmı doğrudan veya dolaylı hurafe kaynağıdır. Bunlar, Kurân'ın dinine adeta rakip bir din kurmakta ve müminler topluluğunu dünyanın önünde akıl almaz zorluklarla yüz yüze getirmektedir.
Üzerinde olduğumuz tahribin İslam tarihi içinde en büyük ustası tarihin en eski siyonisti olan ve İslam'ı en taze çağında bağrından hançerleyen Yahudi kahin-haham Ka'b el-Ahbâr (ölm. 33/653) dır. O, Hristiyanlık'ta tevhidi tahribin sembolü olan ırkdaşı Pavlos'un İslam içi belirişidir. Ne ilginçtir ki bunların ikisi de tevhit dinine, sağlığında her türlü kötülüğü reva gördüklerini iki peygamberin ölümünden sonra "girmişlerdir."
Biz inanıyoruz ki Hristiyanlık Pavlos'un soktuğu hurafelerden, İslamiyet de Ka'b el-Ahbâr'ın soktuğu İsrailiyat yalanlarından temizlenmedikçe nebilerinin tebliği ettiği saf yapıyla insan hayatına giremezler. Hristiyanlık'ta durumun ne noktada olduğunu bilemem ama bizim dünyamızda bu temizleme işinin önünde en büyük engel, hurafeyi bir saltanat aracı olarak kullanan din istismarcısı siyasetciler ile bunların güdümüne giren cahil-yobaz gruplardır.
Bu oluşumu besleyen ve pekiştiren iki numaralı tahrip, siyaset ve cehalete köprü yapılmış tarikat tahribidir.
Hurafe, akla. gerçeğe ters düşen aldatıcı ama çekici söz demektir. Arap dilinin büyük ustası İbn Manzûr hurafeyi, "Yalan sözün tatlı geleni" diye tanıtmıştır. (bk. Lisanü'l-Arap, Hı,R.F. Mad)
Demek oluyor ki hurafede, tüm tutarsızlığa rağmen, dinleyene tatlı ve çekici gelen bir yan bulunmaktadır. Belki de hurafeyi yaşatan işte budur. Şöyle de denilebilir: Hurafeyi yaşatan, insanoğlunun tatlı söze aldanma şeklinde tecelli eden akıl almaz ahmaklıktır.
Hurafe kelimesi Kurân'da geçmez.
İbrahim ÇELİK
Comentários