Kurân ve Hayat Kurân ve Hayat
top of page

Onlar ki namazlarında habersizdirler

Yazarın fotoğrafı: ibrahim celikibrahim celik

 (Maun 17-5)

الَّذِينَ هُمْ عَن صَلَاتِهِمْ سَاهُونَ

Elleżîne hum ‘an salâtihim sâhûn(e)

 

Onlar ki, namazlarından tümüyle habersizdirler. 


Salat; yöneliş, aracısız kulluk, dua, ibadet ve destek manalarına gelmektedir. ''Kevser'' de değerlere yönelmenin, ''Tekasür''de o değerleri bilmenin ve uygulamanın önemi anlatılırken burada bir sonraki aşamaya çıkarak, yönelip uygulamayla birlikte niyetin de sağlıklı olması gerektiğinin şartı dile getirilmektedir. Ayette “Fi salatihim sahun” denmemiş”, “an salatihim sahun” buyurulmuştur.


Eğer “fi salatihim sahun” kullanılsaydı ayetin anlamı “namazlarında gafildirler” olurdu. Oysa namaz kılarken her şeyi unutmak şeriatte nifak değil, hatta günah bile değildir. Aslında bu tip gaflet, hakkında korkutma yapılacak bir eksiklik değildir. Resulullah da namazda unutmuş ve telafi etmek için sehiv secdesi yapmıştır. 


“An salatihim sahun’un” manası “namazı çabuk çabuk kılar, rükû ve secdeyi doğru dürüst yapmaz. Namazı sadece bir şekil olarak eda eder ve kurtulur. Pek çokları da bir yerde namaz kılan varsa kılar, yoksa namaza aldırmazlar. Namaz vaktinin gelip geçtiğini bile hissetmezler. Ezan sesinin neye davet etmekte ve kimi davet etmekte olduğuna aldırmazlar. Bütün bunlar ahirete iman etmediklerine işarettir. 


Çünkü müslüman olduklarını söyleyenlerin bu amelleri, aslında namaz kılıp kılmamanın ceza ve mükafat ile karşılanacağına inanmadıklarını gösterir. Namaz kılmazlarsa onlara bir ceza verileceğine, kılarlarsa da mükafat verileceğine inanmazlar. 


Onun için Enes b. Malik ve Ata b. Dinar diyorlar ki: “Allah’a şükredelim ki O, fi salatihim sahun değil de an salatihim sahun-buyurdu.” Yani biz namazlarda unuturuz, ama namazlarımızdan gafil değiliz. Onun için münafıklardan sayılmayacağız. 


Kur’an’ı Kerim’de münafıkların durumu başka yerlerde şu şekilde açıklanmıştır. Resulullah namaza üşene üşene kalkanların namazının münafığın namazı olduğunu bildirmiştir.


“Namaza üşene üşene kalkarlar.” (Tevbe 54)


Fakat bu tipler için namazı kılıp kılmaması fark etmez. Bazen kılar bazen kılmazlar. Kılarken de tam son vakitte kılarlar.  Vakit bitmek üzereyken formalite gereği namazı çabucak yerine getirirler. Namaza isteksiz kalkarlar. Namazı kılmaları, bir musibeti başlarından atmak ister gibidir. Namazda elbiseleri ile oynar ve esnerler. Namazlarının Allah’ı anmakla en ufak ilgisi yoktur. Namaz boyunca ne okuduklarını hissetmezler. Okurken de kalpleri başka yerdedir.


Resulullah bu sözünü üç kere tekrarlamıştır. Sözüne devam eden Rasulullah şöyle demiştir. “Asr vaktinde oturarak güneşin batışını seyreder. Güneş şeytanın iki boynuzu arasına girene kadar seyretmeyi sürdürür. (Yani grup vaktine yakın bir zaman kadar oturur) Bu vakitten sonra kalkar, horozun yerden yem toplaması gibi dört defa eğilir kalkar. Allah’ı da çok az zikreder” (Buhari, Müslim ve Müsned-i Ahmet) 


Mus’ab’ın diğer bir rivayeti de şöyledir: Babasına bu ayet üzerinde düşünüp düşünmediğini sormuş ve “Bunun anlamı namazı terk etmek mi? Yoksa murad namaz kılan kişinin başka şeye dalması mı? Bundan murad namazı ziyan etmektir. Namazı gecikerek kılmaktır.” (ibn Cerir, İbn Ebi Şeybe,Ebu Ya’la, İbn Münzir) 

 

Burada şu iyice anlaşılmalıdır ki, namaz sırasında başka düşüncelere dalmak ayrı şeydir, namaza hiç dikkat etmemek ve namazda her zaman başka şeyler düşünmek ayrı şeydir.

 

Birinci özellik insanın zaafındandır. İrade dışı olarak insanın aklına bazı düşünceler gelebilir. Bir mümin dikkatinin namazdan kaydığını hissettiği anda yeniden dikkatini toplamaya çalışır. 


İkinci özellik ise, namazdan gafil olma tarifine girer. Çünkü onun namazı bir egzersiz gibidir. Kalbinde Allah’ı zikretme şeklinde bir niyet yoktur. Namazın başından sonuna kadar, kalbi hiçbir an Allah’a yönelmez. Hangi düşünceyle namaza başlamışsa o düşünceyle namazdan çıkar.  


İbrahim ÇELİK 

 
 
 

댓글


bottom of page
Kurân ve Hayat