Kurân ve Hayat Kurân ve Hayat
top of page
Yazarın fotoğrafıibrahim celik

KURÂN'IN YAZILIŞI

KURÂN’IN YAZILIŞI


Kurân’ın yazılışı konusunda anlatılanlar, oldukça yanlıştır. Buhari adlı hadis kitabında Fedailu’l Kurân,4; İlim,39;Cizye,6 ve Cihat,31’de anlatılanlara bakılırsa, Kurân kemik, hurma kabukları ve taş parçaları üzerine yazılmıştır. Kettani de bu tarz yazılım şeklini İran ve Hintlilerden öğrendiklerini söylemektedir.


Bu anlatılanlar doğru mudur? Doğu olup olmadığını anlamak ve karar verebilmek için Kurân’a gitmemiz gerekiyor. Kurân “kâğıt” anlamına gelen “kırtas” kelimesini gündeme getirmektedir.


“Açılmış ince deride yazılı Kitab’a yemin olsun.” (Tur,2-3) Ayette geçen, “açılmış ince deri” ifadesinden anlıyoruz ki, Kurân deri yani ‘parşömen’ üzerine yazılmıştır. Araplar “deri” kavramını biliyorlardı. Ayrıca “inceltilmiş derinin üzerine yazı yazıyorlardı. Kâbe’nin duvarına astıkları şiirleri de deriden yapılan kâğıt üzerinde yazılı olduğu ihtimal dâhilindedir. Bir bakıma parşömen denen kâğıdı biliyorlardı.


Hatta Hz. Peygamber’in döneminde yaşayan Yahudilerde “kırtas” denen kâğıt üzerinde yazı yazarlardı. Bunu ifade eden âyet şöyledir:


“ Allah’ı gereği gibi tanımadılar. Çünkü ‘Allah hiçbir beşere bir şey indirmedi’ dediler. De ki: “Öyleyse Musa’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği kitabı kim indirdi? Siz onu kâğıtlara yazıp açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz. Sizin de atalarınızın da bilemediği şeyler size öğretilmiştir. Sen, Allah de, sonra onları bırak, daldıkları bataklıkta oynaya dursunlar.” (En’am,91)


Yahudilerin Tevrat’ı kâğıtlara yazmalarına dikkat çeken bu âyetten anlıyoruz ki, Hz. Peygamber döneminde kâğıt biliniyor ve onun üzerine yazı yazılıyordu. Peki, “kâğıt” bilinir halde iken, onun üzerine yazı yazılıyorken, neden vahiy katipleri kemikler, hurma kabukları ve taşlar üzerine Kurân’ı yazsınlar?


Kurân’ın hacmini göz önüne getirdiğimizde, ne kadar kemik, taş ve hurma kabuğu kullanılacağını tahmin edebilir miyiz? Üstelik bir ayeti, bir sayfayı aynı anda kırk vahiy katibinin yazdığını düşünürsek, işin nereye varacağını tahmin etmek mümkün değildir.


Diğer taraftan Yüce Allah En’am suresinin 7.ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Eğer sana kâğıt üzerine yazılmış bir kitap indirseydik de onlar elleriyle ona dokunmuş olsalardı, yine de o inkara batmış olanlar ‘bu, apaçık büyüden başka bir şey değildir’ derlerdi.


Bu ayette yer alan ve bizi ilgilendiren “kâğıt” kavramı gösteriyor ki, Hz. Peygamber ve sahabesi kâğıdı biliyorlardı. Hz. Peygamber’in ve o dönem Müslümanlarının bilmediği bir kelimeyi Yüce Allah bu ayette kullanır mıydı?


Diğer taraftan, Kurân’ın çoğaltılması meselesine gelince, orada da bir sıkıntı vardır. Vahiy katipleri 40 tane olduğuna göre, yazılırken Kurân’ın 40 nüshası yazılmış oluyordu. Kırk vahiy katibi her an Hz. Peygamber’in yanında olmayabilir, eksik olan sure ve ayetleri diğer vahiy katiplerinden tedarik edebilirdi. Böylece Hz. Peygamber’in döneminde 40 Kurân yazılmış demektir. Öyleyse “4 veya 7nüsha olarak Hz. Osman döneminde çoğaltıldı” ifadesi sıkıntılıdır. Zeyd b. Sabit Kurân’ı toplarken, 40 nüshayı tamamlamış olması gerekiyor.


Netice olarak diyebiliriz ki, Kurân M.Ö. III.veya II.yüzyıl başında bulunan parşömen kağıdı, yani ince deriden yapılan kâğıt üzerine yazılmıştır. Topkapı Sarayı’nda sergilenen Hz. Osman’ın Kurân’ı olduğu söylenen Kurân, parşömen üzerine yazılıdır. Bundan da anlıyoruz ki, vahiy katipleri parşömen kağıdını kullanmışlardır. Binlerce ayeti olan bir kitabı taşlar, kemikler ve kabuklar üzerinde yazmanın imkanı var mıdır? Mekke’den Medine’ye hicret ederken kemikleri, taşları ve kabukları nasıl taşıdılar? Bunların çokluğu düşünülürse, zorluğu da anlaşılacaktır.

10 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

תגובות


bottom of page