Kurân ve Hayat Kurân ve Hayat
top of page
Yazarın fotoğrafıibrahim celik

DİNİMİZ YETERSİZ Mİ?

Bunca Müslüman’ın Kur’an’ın ortaya koyduğu dini yetersiz görmesinin nedeni, dinini Kur’an’dan değil, Kur’an dışı, içine birçok uydurma, geleneksel Yahudi ve Hıristiyan kaynaklı kabullerin ve siyasi görüşlerin karıştığı kaynaklardan öğrenmesidir. Sonra öğrendiğini Kur’an’da göremeyen çoğu kimse “Bak işte Kur’an yetersiz” demektedir.


Örneğin hadisler ve mezhepler kanalıyla gelen geleneksel kabullere göre müzik haramdır. Oysa Kur’an’da böyle bir haram bulunmamaktadır. Durum böyle olunca bazı kişiler “Şayet her şey Kur’an’da yazıyorsa hadi müziğin haram olduğunu Kur’an’dan gösterin bana” şeklinde iddialarda bulunarak söz konusu hataya düşebilmektedirler.


Yine benzer şekilde kimi kişiler “Her haramın Kur’an’da yazdığını savunanlar ekmek arası köpek eti yesinler de görelim” şeklinde hezeyanlarda bulunmaktadırlar. Genellikle bu türden yaklaşımlar, doğru ve tutarlı bir yönteme sahip olmamak ve Kur’an’ı hiç anlamamış olmaktan kaynaklanır.


Allah’ın haram kılmadığı her şey, inananlar tarafından yapılmak zorunda değildir. Bunu iddia eden bir kişi üzerindeki elbiseleri ile denize girse ya da sabah pijamaları ile işe gitse dini açıdan bir haram işlemiş olmaz. Buna rağmen bunu yapmaz. Çünkü dini emir ve yasaklar dışındaki konularda sahip olunan kültür ve alışkanlıklara göre davranır insanlar.


Bununla birlikte Allah’ın haram kılmadığı bir şeyi yapmak isteyen için de bir engel bulunmamaktadır. Bu konu ile alakalı bazı rivayetler, rivayetleri Kur’an’a arz etmeden toptan bir şekilde kabul edenler için yeterli bir delil teşkil edecektir.


Söz konusu rivayetler şu şekildedir: “Halid İbnu Velid’in bana bildirdiğine göre, Halid, Resulullah ile birlikte, Resulullah’ın zevceleri Meymune’nin yanına girerler. -Meymune hem onun ve hem de İbnu Abbas’ın teyzeleri idiMeymune’nin yanında kızartılmış bir keler (kertenkele) görürler. Bunu, Necid’den, kız kardeşi Hufeyde Bintul-Haris getirmişti. Meymune keleri Resulullah’ın önüne sürdü. Önüne bir yemek çıkarılıp da ondan bahsedilmeyip ve isminin de zikredilmediği durum nadirdi. (Resulullah kelere elini uzatmıştı ki) orada hazır bulunan kadınlardan biri: “Resululah’a takdim ettiğiniz şeyden haber verin, ne olduğunu söyleyin!” dedi. Bunun üzerine: “O kelerdir!” dediler. Bunun üzerine Resulullah (uzatmış olduğu) elini derhal geri çekti. Halid: “Bu haram mıdır, ey Allah’ın Resulü?” dedi. Resulullah: “Hayır, ancak o benim kavmimin diyarında bulunmuyor. Bu sebeple (Onu yemeye alışkın değilim), içimde tiksinme hissediyorum!” buyurdular. Halid der ki: “Ben keleri (önüme) çekip yedim. Resulullah bakıyor fakat beni yasaklamıyordu.”


Bir rivayet de tavşan etinin yenilmesi ile ilgilidir. Buna göre peygamberimiz hoşuna gitmediği için yememiş ancak yiyen kişilere de yasak etmemiştir: “Bir adam bir tavşan avladı ve Abdullah İbnu Ömer’e gelip: ‘Ne dersiniz (bunun eti yenir mi?)’ diye sordu. Abdullah: ‘Tavşan Resulullah’a da (böyle avlanıp) getirilmişti. Ben de o sırada yanında oturuyordum. Ondan ne yedi ne de onun yenmesini yasakladı’ dedi.” Başka bir rivayette ise kendisine sunulan tavşan etini kabul ettiğinin görülmesi de mümkündür.5


Yine başka bir rivayet de bu rivayetleri 3 Buhari, Et’ime 10,14, Zebaih 33; Müslim, Sayd 43, 44, 45, (1945, 1946, 1948); Ebu Davud, Et’ime 28, (3793, 3794), Eşribe 21, (37); Nesai, Sayd 26, (7, 198, 199). 4 Ebu Davud, Et’ime 27, (3792). 5 Buhari, Sayd 32, 10, Hibe 5; Müslim, Sayd 53, (1953); Ebu Davud, Et’ime 27, (3791); Tirmizi, Et’ime 2, (1790); Nesai, Sayd 25, (7,196). desteklemektedir:


“Resulullah hiçbir vakit herhangi bir yemeğe laf etmedi, iştah duyduğu bir yemekse yerdi, hoşuna gitmeyen bir yemekse terk eder, yemezdi.”


Şayet rivayetlerde iddia edilen olaylar gerçekten yaşanmışsa peygamberimizin bu tavrının Kur’an’a uygun olduğu açıktır. Dolayısıyla neyin haram olduğunu Allah belirler. Kimse, kendi hoşuna gitmeyen bir şeyi başkasına da haram kılamaz. Allah’ın haram etmemesine rağmen insanların haram kıldıkları şeylere karşı peygamberimize bildirilen ayet açıktır: “De ki: ‘Bana vahyolunanlar içinde, bu haram dediklerinizi yiyecek birine yasaklanmış bir şey bulamıyorum. Yalnız şunlardan biri olursa başka: leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o bir pisliktir. Allah’tan başkası adına boğazlanmış bir murdar…” (En’am Suresi 145).


Örneğin Çin gibi ülkelerde köpek eti yenilir. Aynı şekilde birçok haşere de yenilmektedir. Genelde bazı rivayetlerden ve mezhepsel görüşlerden hareketle haşerelerin yenilmelerinin de haram kılındığını görmek mümkündür. Oysa Kur’an’da bu şekilde bir yasak ve kısıtlama olmadığı gibi bu türden iddialarla çelişen hadis rivayetlerini görmek de mümkündür:


“Hilkam İbnu Telib babasından naklediyor: Resulullah’a arkadaşlık yaptım, yeryüzündeki haşerelerden herhangi birini haram ettiğini hiç işitmedim.”


Müslüman olmak isteyen ama içinde bulunduğu toplumun yemek kültürünü de devam ettirmek isteyen biri için, Allah’ın Kur’an’da açık bir şekilde saymış oldukları dışında kendisini bu kültüründen alıkoymasını gerektirecek dini bir yasak yoktur. Allah’ın Kitabı’nda, Allah’ın haram ettiği şeyler bulunur, insanların kültürel olarak kaçındıkları-yapmadıkları şeyler bulunmaz. Buhari, Et’ime 21, Menakıb 23; Müslim, Eşribe 187, (2064); Ebu Davud, Et’ime 14, (3763); Tirmizi, Birr 84, (2032). 7 Ebu Davud, Et’ime 30, (3798).


Allah’ın haram ettikleri, ayetler ile sabittir. Mezheplerdeki yenilmesi haram olanların listesi ise hem büyük bir restoranın menüsünü dolduracak kadar kalabalıktır, hem de kendi aralarında farklılık göstermektedir.


“Ey iman edenler, Allah’ın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez. Allah’ın size verdiği rızıklardan helal ve temiz olarak yiyin ve inandığınız Allah’tan korkun!” (Maide Suresi 87-88).


Görüldüğü gibi Allah’ın helal kılmış olduğu şeylerin haram kılınması ve bu şekilde Allah’ın sınırlarının aşılması yasaklanmıştır.


Kur’an’da domuz eti pislik olarak tanımlanmıştır: “…domuz eti -ki o bir pisliktir-” (En’am Suresi 145). Ancak bunun dışında yenilmesi haram kılınan ve pislik olarak tanımlanan bir şey bulunmamaktadır.


Allah’ın ayetlerine dayanmadan ve bunca apaçık ayetini hiçe sayarak konuşmak, gerçek anlamda inanan birine yakışmaz. Rabbimiz Kur’an’da: “Gerçek şu: Bu Kur’an sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir öğüttür. Bundan sorumlu tutulacaksınız.” (Zuhruf Suresi 44) diyorken, hesap günü Allah’ın huzuruna çıktığımızda “Rabbim gönderdiğin kitap yetersizdi. Senin kitabında belirtmediğin ancak yenilmelerini uygun görmediğimiz için kendimize haram kıldığımız şeyler oldu.” diyebilir miyiz?


Şayet böyle bir şey dersek Rabbimiz “Siz bunca ayetimden habersiz miydiniz?” demez mi bizlere: “Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah’a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.” (Nahl Suresi 116).

5 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


bottom of page