top of page

AYAKLARIN YIKANMASINI FARZ GÖSTERMEK.

ree

Ayakların yıkanmasını farz göstermek Kurân dışı bir iddiadır. Ayakların öncelikle mesh edilmesi emrediliyor. Ama kullanılan ifade, dileyenin ayaklarını yıkayabileceğini de göstermektedir.


Hal böyle iken, ayakların yıkanmasını farz gösterip mesh edebilmek için çorap türü bazı deri giysilerin (mest) giyilmesini şart koşmak Kurân ve sünnette yeri olmayan bir dayatmadır.


Ayaklar her hal ve şartta mesh edilebilir: Çıplak, çorap üstüne, ayakkabılı, çizmeli, takunyalı vs. (Bu konudaki Asrısaadet uygulamaları için bk. İbn Hemmâm; el-Musannef, 1/199-201)


Fıkıh kitaplarında "huff" (mest) diye geçen ve uzun uzun anlatılan şey, bir tür deri ayakkabıdır. Sıcak iklimin bir tür ayakkabısıdır. Bugün bunu çorap yerine koyarak enine boyuna anlatıyorlar ve bunun dışındaki çorap veya ayakkabılar üstüne mesh edilemeyeceğini hükme bağlıyorlar ki, tam bir saptırmadır. Dinde zorlaştırma ve ziyadeleştirmenin açık örneklerinden biridir.


O halde abdestin farzları (mutlaka yerine getirilmesi gerekenleri) ilmihal kitaplarının yazdıkları gibi 4 değil 3'tür. Bunlar: 1-Yüzü yıkamak, 2- Elleri dirseklere kadar yıkamak, 3- Başı ve ayakları mesh etmek (ayakları yıkamak tercihe bırakılmıştır, mesh etmek ise farzdır.)


Kurân ve sünnetin istediği abdest budur. Bu abdest, İbn Hemmâm (ölm.211/826)'ın sahabi ve tâbiun (sahabilerden sonra gelenler) nesline dayanarak verdiği tanıma göre, "iki organın (eller-kollar ve yüz) yıkanmasıyla, iki organın (baş ve ayaklar) mesh edilmesinden ibarettir." (ibn Hemmân, 1/17-21) Zorunlu hallerde abdestin yerine geçen teyemmümünde bu iki çift organın yıkananlarına mesh uygulanır, mesh edilmesi gerekenleri (baş ve ayaklar) tamamen devre dışı bırakılır.


Şunu da ekleyelim ki, abdestte işleme tâbi tutulan organların tümü, az veya çok açık hava şartlarına maruz kalan organlardır. Böyle olduğu içindir ki bu organlar, örneğin, örtünme emrinde buyruk kapsamına sokulamazlar.


Abdest uzuvları tesettüre tâbi değildir. Bunlar da yüz, dirseklere kadar eller, saçlar ve ayaklardır. Asrısaadet'te uygulamanın böyle olduğunu görüyoruz. Tüm hadis kaynakları, o devirde Müslümanların kadın-erkek aynı yerden, hatta aynı kaptan birlikte abdest aldıklarını açıkça göstermektedir. Bunun açık anlamı, abdest uzuvlarının tesettüre tâbi olmadığıdır.


Bunu söylediğimizde bir cehalet sergilenmekte ve şöyle denmektedir: O uygulama, mahrem kadın-erkekler arasında veya Peygamberimizle eşleri arasında idi. Bu tam bir yalandır ve kaynaklara açıkça terstir. Kadın-erkek tüm Müslümanların bir arada ve aynı kaplardan abdest almalarıyla, mahrem kadın-erkeklerin veya peygamberimizle eşlerinin aynı kaptan yıkanmalarına abdest almalarına ilişkin haberler ayrı ayrı başlıklar altında verilmiştir. Hatta Hz. Ömer, bu durumdan rahatsız olmuş ve sert tavrını bir kez daha konuşturarak kadın ve erkekler için ayrı kaplar hazırlanmasını önermiştir. (bkz. İbn Hemmân, 1/75) Eğer durum mahremler arasın bir beraberlik olsaydı Ömer'in müdahalesinin bir anlamı kalır mıydı?


Ömer'in müdahalesinin bir. sonuç vermediği ve uygulamanın öylece devam ettiği tartışmasızdır.


Kısacası, Asrısaadet'te, kadınlarla-erkeklerin aynı yerde ve aynı kaplardan abdest aldıklarında hiçbir kuşku, hiçbir tereddüt yoktur. Böyle olunca da hiçbir tevil söz konusu olmamalıdır.


Bu konunun anlatıldığı yerlerde "Bu uygulama tesettür hükmünün gelişinden önce idi" şeklinde bir kayıt da konmamıştır. Eğer böyle bir şey olsaydı o kayıt mutlaka konurdu. Sadece son yıllarda bazı yayıncılar, hadis kaynaklarında metnin tamamen dışına (yayıncının notu olarak) şu kaydı koymuşlardır. "Bu uygulama tesettür emrinden önce olabilir."


Olabilir ama, her ne hikmetse olmamış. Ve şu, kesin bir sünnet uygulaması olarak bize ulaşmıştır: Abdest uzuvları için tesettür kaydı aranmaz.


Abdest alınırken organların bir veya birkaç kez yıkanması, kişinin o andaki durumuna ve kendi takdirine kalmıştır. "Abdestin sünnetleri" diye bir başlık atarak organların üç kez yıkanmasının sünnet olduğu yolunda beyanlarda bulunup rakamlar sıralamak doğru değildir. Yapay buyruk icadıdır. Hz. Peygamber, içinde bulunduğu çevre, iklim ve vücut şartlarına göre, abdest sırasında yıkanan organlarını bazan bir kez, bazan iki-üç kez, bazan da dört kez yıkamıştır. (bk. İbn Hemmân, 1/40-42)


Başının bazan yarısını, bazan tümünü mesh etmiştir. Meshederken bazan kulaklarını da meshe tâbi tutmuştur. Bazan kulaklarının sadece dışını, bazan içlerini de mesh etmiştir. (bk. İbn Hemmân, 1/6-12) Bundan doğal ne olabilir? Kişi yüzünü, elini, kolunu kaç kez yıkayacağına içinde bulunduğu değişik şartları dikkate alarak kendisi karar verir.


Dinin istediği, abdest alanın, biraz önce belirttiğimiz uzuvlarını birer kez yıkamasıdır. Ayette sayılandan daha fazla organın (örneğin ağzın içinin, burnun) yıkanması tıpkı zorunlu organların birden çok yıkanması gibi, tercihe bırakılmıştır. İsteyen, abdest alırken, örneğin ayakları yanında dizlerini de yıkayabilir. Ama bunlar kişinin o andaki durumuna ve sonuçta kendi isteğine bağlıdır.


Alıntı

İslam Nasıl Yozlaştırıldı.

Yaşar Nuri Öztürk

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin

Bize ulaşın
Bilgi paylaşımı için burdayız...

bottom of page